Aşırı kilo problemi yalnızca dengesiz beslenme ve hareketsizlik ile sınırlı kalmıyor. Duygusal boşluk kilo aldırıyor ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının önüne geçiyor. Bireylerin ruh sağlığı ile etkileşim halinde olan obezitenin tedavisi için öncelikle kişilerin psikolojik açıdan tedavi olmaları gerekliliği uzmanlar tarafından ön görülüyor. Kendini mutlu hisseden kişiler yeme alışkanlıklarını da önemli ölçüde düzletme yoluna gidiyorlar.
Can sıkıntısı, öfke, yalnızlık ve suçluluk duyguları gibi duygusal nedenlerle kişiler biyolojik açıdan aç olmasalar da yeme ihtiyacı güdüyor ve kendilerini mutlu hissedecekleri besinlere yöneliyorlar. Karşılanmamış beklentilerin gelişmesi halinde kişiler psikolojik olarak yeme istediği duyumsuyor ve sağlıksız besinlerle beslenerek duygusal boşlukları ile kısa süreliğine baş ediyorlar.
Beyinde Haz merkezi
Kimyasal maddeler beyinde haz merkezine etki ederek bu kimyasal maddeli yiyecekleri tüketen kişiler bir süreliğine rahatlama olanağı buluyorlar. Duygusal boşluk hissi yaşayan kişiler psikolojik tedavi süreçlerinden yararlanmadığında sağlıksız besinleri yemeyi alışkanlık haline getiriyor ve kendi kendine iyileştiği umuduna kapılabiliyor.
Ancak bu durum psikolojik sorunların yanında obezite hastalığına da neden olarak karşımıza çıkıyor. Kimyasal maddeler beyinde seratonin ve dopamini artırır. Bu nedenle de sağlıksız yiyeceklerde daha çok karbonhidrat ve yağ türünde ki besinler kullanılır. Kişiler kısa süreliğine rahatlama sağlayan bu besinleri tükettiğinde kendi kendine sorunlarla başa çıkma mekanizması türetiyor.
Duygusal Yeme Bozuklukları
Duygusal boşluk hissinden kaynaklanan yeme bozuklukları sağlıksız beslenmenin ne yazık ki önünü açıyor. Sağlıksız besinlerin tercih edilmesinin altında duygusal yeme bozuklukları baş gösteriyor. Duygusal boşluk yaşayan bu kişiler yemek yiyerek kilo aldıklarında bilhassa bayanlar kendilerini beğenilmez ve mutsuz bireyler olarak görüyorlar.
Bu nedenle aşırı yemenin önüne geçilmesi için bazı stratejilerin önemsenmesi gerekiyor. Kişiler hem kendilerini hem de yemeği etiketlemekten uzak durmalıdırlar. Yeme atağı başladığında bir müddet duraklanmalı ve psikolojik bu problemin etkisi altına girmekten kaçınılmalıdır. Muhakkak bu sürecin yenilebilmesi için psikolojik destek alınmalıdır.
Herhangi bir yiyeceğin yenilmesi ihtiyacı duyuluyorsa aşırıya kaçmadan yeme sağlanmalıdır. Yemek yenilen çevre değiştirilebilir. Aşırı kısıtlayıcı diyetlerden uzak durulmalıdır. Bu diyetler kişilerin faydalı besinlerle beslenmelerinden de feragat etmelerine neden olmakta ve vücuda alınması gerekli protein, vitamin ve minerallerin eksikliği doğrultusunda özellikle gece vakitlerinde açlık krizleri başlar. Bu nedenle kişiler aşırı kilo aldıklarının farkındalar ise bir diyetisyen ile görüşmekten uzak kalmamalı ve kendileri için en sağlıklı beslenme programını da oluşturmalıdırlar.